Birileri size, 'Falanca kişiyi tanıyor musun?' diye sorduğunda, çoğu zaman ilk tepkiniz, adını duyduğunuz bu kişi hakkında duyduğunuz şeylere dayalı olarak bir ön yargıya sahip olmaktır. Ancak, sonunda bu önyargının gerçekle ne kadar uzak olduğunu fark etmek sık sık karşılaşılan bir durumdur. Gerçekte tanıdığınızda, önyargılı düşüncelerinizin sizi yanılttığını görmek şaşırtıcı olabilir. Aynı şekilde, bilmeden ve tanımadan yargıladığımız ülkeler veya toplumlar da olabilir.

Çocukluğumuzdan beri bize öğretilen bazı inançları sorgulamadan kabul ederiz. Ailelerimiz ve toplumumuz, bize çeşitli öğretileri ve batıl inançları aktarır. Bu inançları, genellikle kabul etmezsek dahi, İçimizdeki bir dürtü, bu inançlara karşı gelmemizi zorlaştırabilir.

Hatırlarsanız, geçmişte büyüklerimize saygı gösterilir, komşular arasında yardımlaşma vardı, aileler düzenli olarak bir araya gelirlerdi. Ancak günümüzde bu değerler kaybolmuş veya unutulmuş gibi görünüyor. Bu değişikliği kim veya ne etkiledi? Bu değişimi tetikleyen en önemli şey, medya ve özellikle de sosyal medya oldu. Cebimize kadar giren akıllı telefonlar ve sosyal medya ile çocuklarımızı , yalan tarih ile kendimizi zehirlemiş olabilir miyiz?


Bugün çoğu insan, hayatlarını yaşama yerine anıları fotoğraflamaya odaklanıyor. Özellikle güzel doğal manzaraların olduğu yerlere gittiklerinde bile, anı yaşamak yerine o anları yakalamaya çalışıyorlar. Bu sık sık başkalarını etkilemek veya kendilerini kanıtlamak amacıyla yapılıyor. Sosyal medya, giyim tarzından yaşam tarzına, yemeklerden makyaj tarzına, hatta estetik operasyonlara kadar birçok şeye hükmediyor. Tek tip insan modelimi isteniyor ? Erkekler için ideal bir partner modeli bile artık sosyal medya tarafından belirleniyor ve bu ilişkilerin sona ermesine veya memnuniyetsizliklere neden olabiliyor. Aynı şekilde, çocuklar ailelerini ve ebeveynlerini beğenmez hale gelebiliyorlar.

Bu değişiklikler, teknolojik gelişmelerin yanı sıra toplumun değerlerinin değişmesi ile ilgilidir. Ancak bu değişikliklere rağmen, insanlar olarak kendimize, ilişkilerimize ve yaşamlarımıza anlam katabilme yeteneğimizi korumamız önemlidir. Bu, geçmişin değerlerini yeniden keşfetmek ve kendimizi, ailemizi ve toplumu daha iyi anlamak için bir adım atmamız gerektiğini gösteriyor.

Bazı insanlar için hayat, sürekli çalışmak zorunda oldukları bir döngü haline gelmiş durumda. Ev kirası veya taksiti, günlük giderler ve geleceğe yönelik tasarruflar için ayırabilecekleri çok az zamanları kaldığında, bu insanlar neredeyse modern bir köle gibi hissedebilirler. Gerçekten de kölelik tarih boyunca farklı biçimlerde var olmuşsa da, Bu günümüzde de yokmudur? Belki de birileri, daha fazla kazanmak için diğerlerini köle olarak kullanıyor, bu da insanların yaşamlarını kontrol etmek için çeşitli araçları kullanmasına neden oluyor.

Gün geçtikçe, mahallemizdeki küçük bakkallar ve manavlar gibi yerler kapanıyor ve yerlerini büyük marketler alıyor. Fabrikalarda tam otomatik makineler insan işçilerin yerini almış durumda. Bu gelişmeler, bazı insanların daha fazla kar elde etmeyi amaçladıkları bir dünyada, diğerlerinin de sanki modern köleler gibi hissetmelerine neden oluyor. Tabii ki, insanlar mutlu olmalılar ki isyan etmesinler diye. Bu nedenle, sosyal medya, televizyon ve farklı filmler ve diziler aracılığıyla bizi mutlu etmeye çalışıyorlar, böylece daha verimli olabiliriz. Herkesin kendi hikayesini yazma hakkı yok mu?

İşte bu yüzden, bizi yaratan ve insanlığa merhametle bakan yüce yaratıcının peygamberlerine gönderdiği dinlerin çoğu tahrif edildi. Sahte din kitapları yazıldı, sahte mezhepler uyduruldu. Ancak unutulmaması gereken bir şey vardır ki, bu, Yaradan'ın koruduğu son ilahi kitaptır.


Bizler, yalanları sevmeyen ve sadece gerçeği arayan bir kaç kişiyiz. İnancımızı, insanlığımızı, yardımlaşmayı, saygıyı, sevgiyi, ailemizi, iş gücümüzü, maddi imkanlarımızı , kötü niyetli kişilerin kişisel veya etnik egolar için kullanmalarına izin vermeyi reddediyoruz. Bu nedenle, insanlara son ilahi kitabı anlatmaya çalışan makaleler yazmaya çalışıyoruz.


“Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. ”

(15/9)