Muslumanlar neye inanır? İnanç sistemleri nasıldır?

Kur'an-ı Kerim'in ana kaynak ve bir cetvel olarak kabul edilmesi, İslam dininin temel taşıdır. Bunun yanı sıra, Hz. Muhammed'in (s.a.v) sözlerinin ve hayatının incelendiği en sağlam tarihi kaynaklar da İslam'ın doğru anlaşılmasında büyük bir öneme sahiptir.

Kur'an-ı Kerim'in ana kaynak ve bir cetvel olarak kabul edilmesi, İslam dininin temel taşıdır. Bunun yanı sıra, Hz. Muhammed'in (s.a.v) sözlerinin ve hayatının incelendiği en sağlam tarihi kaynaklar da İslam'ın doğru anlaşılmasında büyük bir öneme sahiptir.   

Ancak tarih boyunca dinleri bozmak isteyen çeşitli gruplar ve fitne odakları, bu kutsal metinlerin içerisine eklemeler yapmaya veya değişiklikler yapmaya çalışmışlardır. Bu amaçla yalanlar uydurmuşlar ve sahte din alimlerine başvurarak çeşitli kitaplar yazdırmışlardır. Ayrıca, bazı istihbarat servisleri, dindar bir insan gibi davranarak hedef toplumların dinlerine sızmış ve yanlış akımların yayılmasına neden olmuşlardır. Bugün dahi benzer çabaların devam ettiğini görmekteyiz. Hatta bu konuyla ilgili birçok casusun anıları ve kitapları bulunmaktadır. Bu kaynakları inceleyerek, bu casusların dinlere nasıl sızdıklarını, nasıl davrandıklarını ve kendi fikirlerini nasıl yaymaya çalıştıklarını detaylı bir şekilde öğrenebilirsiniz.   

Sizi sıkmadan temel kaynaklar üzerinden ilerlemeye devam edeceğim. En önemli kaynağımız olan Kur'an-ı Kerim'den bahsetmek istiyorum. Bu kutsal kitap, tam 1400 yıl önce Cebrail tarafından Hz. Muhammed'e (s.a.v) inzal edilmiş bir kitaptır.   

Hz. Muhammed (asm), İbrahim peygamberin soyundan gelir. Çocukluğu yetimlik ve öksüzlük içinde geçmiş, dedesi ve amcaları tarafından yetiştirilmiştir. Mesleği çobanlıktır ve okuma yazma bilgisine sahip değildir. En önemli özelliklerinden biri, insanlar arasında kendisine "El Emin" sıfatının verilmiş olmasıdır. Bu, güvenilir bir kişi anlamına gelir ve ona inanmayanlar dahi, emanetlerini ona teslim edebilecek kadar güvenirlerdi. Hatta bir dönemde ona düzenlenecek bir suikast için silahlarını bile ona emanet etmişlerdir. Onun sözlerine duyulan güven o kadar büyüktü ki, zenginler ve makam sahipleri din konusundaki söylediklerini kendi çıkarlarına ters düştüğü için, "Sen büyülenmişsin." diyerek reddederlerdi.  

Mekke ve Kabe, insanların putları sergilediği ve hac için gelenlerden ticari gelir elde ettikleri yerlerdi. Bu, onlar için bir ticarettir ve adeta bir din olarak kabul edilirdi. Ancak Allah'ın (c.c.) Hz. Muhammed'i (asm) gönderdiği gerçek din, tüm putları reddediyordu ve bu, Mekkeliler için büyük bir tehditti. Ayrıca, Yahudiler de Arap Yarımadası'nda son peygamberin geleceğini biliyorlardı, ancak peygamberlerin kendi soyundan gelmediği gerekçesiyle kibri kapılarını açmışlar ve Hz. Muhammed'i (asm) öldürmeye çalışmışlardı.   

Hz. Muhammed'i anlatmaya girmeyeceğim çünkü onu anlatmak için ciltler dolusu kitaplar yazılabilir.   

Kur'an-ı Kerim, Hz. Muhammed'e 40 yaşından sonra inmeye başlamıştır. Kur'an ayetleri, 42 vahiy katibi tarafından yazılmıştır. En meşhurları Mekke'de Abdullah bin Sa'd ve Medine'de Übey ibni Kab'dır. Kur'an ayetleri, kağıt, bez, deri parçaları, taş, tuğla, kürek kemikleri gibi farklı malzemelere yazılmıştır. Her Ramazan ayında, vahiy pasajlarını (Kur'an-ı Kerim'i) Cebrail (as), Hz. Muhammed'e baştan sona sunardı ve gelen vahiylerin nereye yerleştirileceğini belirtirdi. Hz. Muhammed (asm) hayattayken vahiy devam ettiği için, Kur'an metni cilt haline getirilemezdi, çünkü sürekli olarak yeni ayetler ekleniyordu. Ancak metin, birçok hafız tarafından ezberlenmiş ve toplum içinde sıkça okunuyordu. Ayrıca, Hz. Muhammed gibi güvenilir bir teminat mercii vardı. Bu nedenle metnin korunması konusunda endişe duyulmuyordu. En önemlisi, yaklaşık 3000 arkadaşı Kur'an-ı Kerim'i ezbere biliyordu.   

Kur'an-ı Kerim, Hz. Muhammed'in (s.a.v) vefatının ardından Halifeler Hz. Ebubekir, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin girişimleriyle kitap haline getirilmiştir. En eski bulunan Kur'an nüshası, İngiltere'nin Birmingham şehrinde bulunmuş ve 1370 yıllık bir Kuran'dır. Bu Kuran, günümüzdeki Kur'an metniyle harfiyen aynıdır. British Library'den Dr. Muhammad Isa Waley, bu önemli keşfin Müslümanlar için büyük bir sevinç kaynağı olduğunu ifade etmiştir. Aynı zamanda Prof. David Thomas, bu Kuran'ı yazmış olan kişinin o dönemde yaşamış, Hz. Muhammed'i görmüş ve hadislerine tanıklık etmiş olabileceği hakkında bir teori ortaya atmıştır. Özbekistan'da bulunan 1365 yıllık ceylan derisi Kuran ise Halife Hz. Osman'a aittir.   

Kur'an'ın kitap haline getirilme sürecinde, tüm hafızlar ve yazılı metinler toplanmış ve hepsinin hafızasındaki bilgiler teyit edilerek en küçük bir şüpheye yer verilmeden kitaba dökülmüştür. Bu, bir kişinin unutma ihtimaline karşı diğer kişilerin hatırlamalarıyla desteklenmiştir. Bu süreçte birçok kişi devreye girmiştir ve sonunda Kur'an bir kitap haline getirilmiştir. Hz. Osman zamanında bu kitaplar çoğaltılarak dağıtılmıştır. Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim'i kendisinin indirdiğini ve onu koruyacağını kurandaki ayetlerinde bildirmiştir.   

İslamiyet'in kitabı olan Kur'an, dünyanın her yerinde noktası noktasına aynıdır ve bu, değiştirmeye veya bozmaya çalışan güçlerin en çok zorlandığı konuların başında gelir. Bu nedenle, İslam'ın kitabını değiştirmek yerine, Hz. Muhammed'in (asm) sözleriyle oynamaya çalışanlar, başarılı olamamıştır. Küçük farklılıkları ortaya çıkararak Müslümanları bölmeye ve zarar vermeye çalışmışlardır. Bu tür çabalar hala devam etmektedir. Ancak sağlam olan şeyler, bozulmaya çalışılır ki kötü niyetli kişiler bu durumu kullanabilsinler.   

Hadisler, Hz. Muhammed'in (asm) söylediği sözleri ve açıklamalarını içeren metinlerdir. Kur'an-ı Kerim'i dahada açıklayarak hayata uygulamada yardımcı olan ve ibadetlerin nasıl yapılacağını açıklayan önemli bir kaynaktır. Ancak, en temel kaynağımız her zaman Kur'an-ı Kerim olmuştur. Hadis kaynakları, Hz. Muhammed'in (asm) sözlerinin insanlar tarafından aktarılarak yazılmasıyla oluşmuş ve günümüze kadar gelmiştir.   

Hadislerin toplanması işlemi, Hz. Muhammed'in vefatından hemen sonra başlamıştır. O dönemde bazı kitaplar yazılmış olsa da, 2. İslam halifesi Hz. Ömer döneminde toplanmaya ve yazılmaya başlanmıştır. Bu hadisler, İslam beldelerine gönderilmiştir. Günümüzde tarihi kaynakların çoğunun taraflı veya yanıltıcı olduğu bir dönemde, hadisler en güvenilir tarihi kaynak olarak kabul edilebilir. Çünkü ölümünden hemen sonra toplanmış ve yazılmışlardır. Birden fazla kişiden alınarak titizlikle incelenen hadis , sahih kitaplara eklenmiştir. Tek bir kişiden duyulmuşsa dahi, bu detay ve kişi hadis kitaplarında belirtilmiştir. Hadis rivayet edenin yaşlılığı, akli durumu ve güvenilirliği titizlikle incelenmiştir. Uygun olmayan bir bireyden hadis alınmamıştır.  Zaman içinde dini bozmak ve değiştirmek amacıyla yapılan kötü niyetli müdahalelerden türeyen kaynaklar da vardır, ancak bu kaynaklar , korunan kaynaklara sahip olan muslumanlar tarafından kabul edilmemektedir.   

Sonuç olarak elimizde değişmeden korunduğu kanıtlanmış bir ilahi kitap olan Kur'an-ı Kerim ve güvenilir kaynaklar olarak kabul edilen Buhari, Muslim gibi hadis kitapları bulunmaktadır. Bu kaynaklar İslam'ın ilk 300 yılı içinde yazılmıştır. Bu değerli kitapları yazanlar, bu konuda detaylı araştırmalar yapmışlardır. En Önemlisi ise hadislerin güvenilirliğini değerlendirmek için Kuran-ı Kerim gibi Allah c.c. tarafından korunan büyük bir kılavuzumuz vardır.   

Son olarak, bize yaşayan bir örnek olarak gönderilen Hz. Muhammed'in (asm) güzel ahlakı ve hayatı, Siyer-i Nebi olarak bilinen biyografi, Müslümanlar için güzel bir kılavuzdur. Onun hayatı, adaleti, merhameti, sabrı ve insanlara karşı gösterdiği sevgi ve hoşgörüyle doludur. Hz. Muhammed'in (asm) yaşamı, İslam'ın öğretilerini uygulamada ve günlük hayatta nasıl yaşanması gerektiği konusunda büyük bir ilham kaynağıdır. Siyer-i Nebi, Müslümanlar için ahlaki bir rehber olarak değerlidir, çünkü Hz. Muhammed'in (asm) yaşamı, insanların güzel ahlaki değerleri pratiğe dökme konusunda nasıl ilerleyebileceklerini öğretir.